×

Kurumsal

Künye Kullanım Sözleşmesi Gizlilik Politikası Yayın İlkelerimiz Özel Üyelik

Haber Kategorileri

Tepebaşı Odunpazarı Bölgesel Ekonomi Siyaset Asayiş Eğitim Gündem Sağlık Yaşam Spor Eskişehir tanıtım İlçeler Röportajlar

Medya

Foto Galeri Web TV Canlı TV

Makaleler

Yazarlar Makaleler

Servisler

Seri İlanlar Firma Rehberi Biyografiler Nöbetçi Eczaneler Namaz Vakitleri Kripto Para borsası Faydalı linkler Puan Durumu Fikstür Anketler

Destek

Üye Ol Giriş İletişim

Gül Gülasem Ateş

28 ŞUBAT..


2023-02-28 10:36:00

 

    

 

28 ŞUBAT..!

Yerin homurtusunun hiç susmadığı gökyüzünün acı gözyaşlarıyla bulut bulut öbeklendiği, can pazarında siyaset yapan vatansız bayraksız müptezellerin ocaklarına ateş düşen insanları manipüle ettiği, ALLAHUEKBER seslerinde rahatsız olan kimliksiz güruhun hırıltılı sesleriyle  dokunan Şubatta toplandı gidiyor işte. Bu Şubatın ilk gözyaşları değil. Yıllar öncesinde de adı 28 ŞUBAT olan çok büyük bir depreme şahit olmuştu bu ay. 

 

28 ŞUBAT..
Bu millet yüzlerce yıldır çok acılar çekmiş devasa oyunlara maruz kalmış her seferinde küllerinden yeniden doğmuş çilekeş bir millettir. Ülkemizde her ne yaşanırsa yaşansın Kainatın sahibi yüce Allahın izniyle bertaraf ettik - edeceğiz inşallah. 

Evet yıllar öncesinde ülkemizde 7.7 şiddetinde 28 Şubat  depremini yaşamış çok büyük yıkıma maruz kalmıştık. 

Fadime Şahin, Müslüm Gündüz Ali Kalkancı gibi kuklalar aracılığıyla biz cehennem senaryoları yaşamıştık. Gazete manşetleri dün gibi hafızalarda duruyor. 

Evet 28 Şubat figüran Fadime Şahin üzerinden kurgulanmış, O günler aktif bir gazeteci olan CHP İzmir Milletvekili Tuncay Özkan Müslüm Gündüz-Fadime Şahin isimli ikinci sınıf oyuncularla 

millete yapılan komplonun FETÖ’cü polisler Recep Güven ile Ali Fuat Yılmazer’in kumpası olduğunu anlatmıştı.

Peki o dönem neler yaşanmıştı?
✓Ülkede zulüm diz boyunu aşarken, bu faşist düzende doğruları savunmanın bir bedeli olduğunu bilen LİBERAL AYDINLAR, zihinsel konformizmlerini aşıp, sığ şablonlarının dışına çıkmayı göze alamadıkları için suspus olmuş üç maymunu oynuyor, başörtülü genç kızlarımıza kendi öz vatanlarında zenci köle muamelesi yapılıyordu. •İşte o Karanlık yıllarda yaralar derin, yaralılar sessiz, acıdan haykırmak ne kelime, kimse ağlayamıyordu bile..(?)

Üstat - dava adamı,  Necip Fazıl’ın dediği gibi. "Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya"

 

 

 

..Evet o vakitler genç yürekler, “Öz yurtlarında garip, öz vatanlarında paryaydı..”Alemlerin Rabbi yüce Allah’ın (cc) insanlara rehber olsun diye indirdiği, kutsal kitabımız Kuranı Kerim de ayetlerle sabit olan, baş örtüsü emri YOK sayılarak, örtüsünü başına taç eden masum genç kızlarımız, çağdaşlık yaftası altında hunharca taciz edilirken, antik yunan tanrıları edasıyla nefisleri ayyuka çıkmış ŞAKLABANLAR, çağdaşlık maskesiyle bohem hayata itilen, manevi değerleri katledilmiş tabansız, köksüz, sünepe nesiller oluşturmak istediler..  Arkalarına postal seslerini alarak, emperyalist batıya duyulan, ötelenmeyen aşağılık kompleksiyle, kimliklerinden utanan güruh, MÜSLÜMAN - KUL olma şuuruyla yoğrulmuş insanların " Rızâ-yı İlahi" pusulasını FİRAVUNCA parçalamış, umutları yakıp yıkmıştı.

 ✓SEFALETİN vıcık vıcık kayganlaştığı zeminlerde patinaj yapan, maneviyattan yoksun, aciz mankurtlaşmış köle bir toplum yapılanmasına yol açıp,Türk milletini ve değerlerini aşağılayarak yazgıya - kadere , İslam'a iftira atma işlerini çığ gibi büyülttükleri tarihtir 28 Şubat.Zalim güruh daha da ileri giderek,  1997 yılında,  dehşetengiz bir filmin sinematografisini kurgulamış, filmi vizyona sokmak için özellikle  Mübarek Ramazan ayını, dini duyguların maksimum yaşandığı bir kutsal zaman dilimini seçmişlerdi. 

✓ Utanç veren düzmece filmde, Aksaray'da bir gece kulübünde konsomatris olarak çalışan Fadime Şahin’e büyük paralar ve vaatlerle baş rol verilmiş, TESETTÜRLÜ kıyafetlerle donanmış gardrobuyla, "TUZAĞA DÜŞMÜŞ DİNİ BÜTÜN BİR KADIN" rolü oynattırılmıştı.Bir uyuşturucu satıcısı, alkolik Ali Kalkancıya SARIK-CÜBBE giydirip SAKAL bıraktırdılar, rolü CİNCİ HOCAYI oynamaktı.  •Necmettin Erbakan başkanlığında Refah Yol hükümeti iktidara gelince, 70 yıldır kurulan soygun düzenine çomak sokmaya, İsraile verilen ihalelere karşı çıkmaya, devletin kaynaklarını sömürenlerin önünü kesince, rant kapılarının kapanacağı korkusu yaşayanlar, bu gidişata dur demek için planlar kurdular. Evet Erbakan Hükümetinin devrilmesi gerekiyordu Ve bunun içinde zemin hazırlanmalıydı.Hemen (A) planı devreye sokulmuş, senaryo gereği skandalların patlatılması için toplumun dini duygularının yoğun yaşandığı Ramazan ayı özellikle seçilmişti.

✓Bir gün, Ankaranın göbeğinde,  Aczimendi tarikatı lideri (!) Müslüm Gündüz ve saçı sakalı birbirine karışmış, sarıklı cübbeli bir gurup MÜPTEZEL tekbirlerle başlarını sağa sola sallayarak sözde zikir yaparlar. Neler oluyor demeye kalmadan, ertesi gün komplocu gazeteler, ülkeyi toplumsal kaosa sürüklemek istercesine, laiklik elden gidiyor, İRTİCA HORTLADI manşetleri atarlar.Akabinde canlı yayında, Müslüm Gündüz’le  Fadime Şahinin yaşadığı ev kameralar eşliğinde basılmış Müslüm Gündüz’ün şaşkın pejmürde bakışları, Fadime Şahin’in göz yaşları, ülkede  nefreti kucaklamış, günlük hayatımızın tam ortasına bomba gibi düşmüş, mübarek Ramazan ayı burnumuzdan gelmişti. Sonradan anlaşılmıştı ki gözü pek gazeteciler (!) İki gün boyunca , Müslüm Gündüz’ün kapısında Fadime Şahin’in tamam gelebilirsiniz işaretini beklemişler. 

Akabinde, Fadime Şahin hemen Star TV'de Uğur Dündarın proğramına konuk olur, sonra kanal kanal gezerek sel gibi akan timsah gözyaşlarını ekranlardan tüm ülkeye boca eder.İslam düşmanı şer güçler tarafından düzenlenen mizansen oyun başarıyla sergilenmiş, alkışlar eşliğinde kadehler şerefe kalkmış, ülke genelinde fitne ateşi her tarafı ablukası altına almış, manevi mihenk taşı olan tasavvuf okulları tarikatlar, Allah dostları- Evliyalar, hacılar - hocalar dindar halk yani Müslümanlık alaşağı edilmek istenmiş, LAİKLİK  elden gidiyor sesleri ülkenin her yerinden duyulmaya başlamıştı. Mağdur kız rolüyle ekrandan ekrana çıkarılan Fadime Şahin, gözyaşları içinde nasıl mağdur edildiğini anlattı. Bu görüntüler de "Türkiye elden gidiyor, Batı çağdaşlığından irticaya kucak mı açıyoruz, İranlaşıyor muyuz?" propagandası yapıldı. Yıllar sonra Ergenekon soruşturmasında senaryonun detaylarının Harbiye Orduevi'nde yazıldığı ortaya çıkacaktı. 

 

✓   Ankaranın göbeğinde Müslüm Gündüzün arkasında kol kola girip kafa sallayan Aczmendilerin çoğunun  özellikle seçilmiş güdümlü figüranlar  olduğu öğrenildiğinde, iş işten geçmiş, başörtülü kızlara düşmanlık aşılanmış, ülkece Fadime’nin  sahte gözyaşlarıyla allak bullak olmuş, millet olarak belimizi büken bir derin darbenin kucağına atılmıştık. 28 Şubat 1997'de Necmettin Erbakan ve Tansu Çiller hükümetinin silahlı kuvvetler tarafından istifaya zorlanması bardağı taşıran son damla olmuştu.  27 Mart,  27 Mayıs  ve  12 Eylül darbelerinin aksine, ordumuz içindeki basiretsiz askerler 28 Şubat'ta yönetime bizzat el koymadı. Bunun yerine medya üzerinden top yekün bir savaş ilan edildi. Askerlerin sokağa çıkmayıp hükümeti görevden zorla almaması (!)  28 Şubat'ın "POSTMODERN DARBE “ olarak anılmasına yol açtı.  Kapkaranlık günlerin yaşandığı Türk siyasi tarihinin siyah sayfalarında yerini alan, 28 Şubat 1997 imzalı  "Post-modern darbe" deyimini ilk kullanan Genelkurmay Genel Sekreteri Erol Özkasnak’tır. Özkasnak ayağına giydiği POSTALLARIN bu milletin parasıyla alınmış olduğunu unutmuş olacak ki, Refahyol hükümetini nasıl düşürdüklerini  "Tek bir mermi atılmadı, tek bir burun kanamadı. Tıpkı NATO'nun komünist Varşova Paktı'nı teslim alması gibi." diye özetlemişti.(!) 

•Sahi,  o  günlerde bela gibi ülkemizin başına çöreklenmiş yılan, Postmodern darbe ne demekti. Bu eylem  yani “ POSTMODERN “ darbe bildiğimiz darbelerin kategorisi dışında bırakılan, toplumsal düzeni korku ve tehlike mantığına endeksleyen kararların sahaya değil, kâğıda döküldüğü müdahalenin adıdır.  Hızla gelişen süreç sonrasında, Üniversitelerde başörtülü okuyan kızlar okuldan atılmaya başlanmış, izlenme rekorları kıran vizyondaki “Fadime Şahin” filmi etkisini göstermiş, yollarda “ Fadime Şahin “ diye başörtülü kızlara küfürler edilip yüzlerine tükürülmüştü. Medyayı elinde tutan, medya baronlarının desteği ile sahte şeyh ve tarikatlarla insanların bilinçaltına İslamiyeti karalayan nifak tohumları saçılmış, Türkiye, 28 Şubat dönemi ile telafisi imkânsız bir döneme girmişti. “Şeriat geliyor ( ! )" suni korku politikasının ardından, özellikle başörtüsüyle okumak isteyen genç kızlarımıza büyük bir linç kampanyası başlatılarak bu vatanın aziz evlatlarının eğitim hakkı ellerinden alınmış, İmam hatip ve üniversitelerin kapıları başörtülü öğrencilerin yüzlerine bir - bir kapatılmıştı. Ağzından ateş saçan bir EJDERHA gibi İslami kimlik - manevi hayata saldırdılar.  Türk milletinin onur ve hakları, onlar için sadece safsataydı..


   

 

  ✓ Bin yıl sürecek denilen 28 Şubat'ı milli irade bitirdi.  Türkiye'yi  karanlığa ÇEKİP  ahtapotun kollarına atarak, İnsanı iliklerine kadar donduran “  THE GAME “ oyun içinde oyunu kuranlar, bu günde aynı tezgahı kurmak için uzaktan kumandalı düğmeye bastılar. Ama  unuttukları bir realite vardı,  küffarın kucağında bin yıl sürecek dedikleri 28 Şubat'ı MİLLİ İRADE  bitirdi.

 

Emperyalist odakların  maşaları ne yaparlarsa yapsınlar biiznillah Türkiye'yi, 28 Şubat karanlığına geri döndürmeye kimsenin gücü yetmeyecektir..

  UYUYAN DEV UYANDI..!

( Biz Şubat denince hep yaşanılan acıları hatırlayacağız artık. 28 Şubat - 6 Şubat hiç bir zaman tarihin tozlu dehlizlerinde kaybolup gitmeyecek. )

      Gül Gülasem ATEŞ

 

 

YORUM YAPIN

Yorum yapmak için üye olmanız gerekmektedir. Üye girişi yapmak için Tıklayın

haber yazılımı, haber paketi, haber scripti | Copyright © 2024