×

Kurumsal

Künye Kullanım Sözleşmesi Gizlilik Politikası Yayın İlkelerimiz Özel Üyelik

Haber Kategorileri

Tepebaşı Odunpazarı Bölgesel Ekonomi Siyaset Asayiş Eğitim Gündem Sağlık Yaşam Spor Eskişehir tanıtım İlçeler Röportajlar

Medya

Foto Galeri Web TV Canlı TV

Makaleler

Yazarlar Makaleler

Servisler

Seri İlanlar Firma Rehberi Biyografiler Nöbetçi Eczaneler Namaz Vakitleri Kripto Para borsası Faydalı linkler Puan Durumu Fikstür Anketler

Destek

Üye Ol Giriş İletişim

Bugün Senin...


2021-08-13 00:29:00

Gün güzel başlasın mı? Olur mu ki? Ne olursa olsun dokunduğumuz her şeyi çiçek bahçesine çevirebilir miyiz? Giden insanlığı bağıra bağıra geri getirebilir miyiz? Deneyelim mi? Haydi o zaman başlıyoruz.

 

Bu sabah miskin uyanmak yok! Gün senin, kalk ve aynaya bak. Yüzünün güzelliğini gör. Saçındaki beyaza dokun, yüzündeki çizgilere... Geçmişi unutup sev onları, hepsi sana ait, hepsi senin hayatın. Bugün umut var çünkü. Hayal kurmak da parayla değil ya... Aç evinin camlarını, içeri girsin hava, derin derin içine çek. Şükretmek için sahip olduklarını düşün, eksiklerini değil. Hemen değiştir üzerini. Pijamalarla gün geçmez. Müzik olmadan olmaz. “Hayat bayram olsa” yı dinleyelim mi son ses? Devam o halde. Günlerdir yapılması gereken işlere başlayabilirsin artık. Hepsi bitmese de olur. Unutma, gün senin ve sen nasıl istersen öyle geçecek.

 

Çiçekler sulansın, sohbet et onlarla. Dünyayı güzelleştiren nadir şeylerden onlar. Dokun her yaprağına. Bak! Bi menekşe daha. Sesin ve emeğin sayesinde açtı. Sen ona güldün, dertleştin, sevgini verdin... O da sana cevap verdi. Hoş geldin... Tabiatın bize teşekkür etme şekline hayranım. 

 

Şimdi biraz dışarı çıkalım. (Maske! Mesafe!) Bizi anlayan, konuşmasa bile bakışlarıyla teşekkür eden dostlara gidelim. Bi kap su, süt, ekmek... ne verebilirsek. Otur yanlarına. Bak nasıl dönüyorlar etrafında, nasıl özlemişler seni.  “Toplamayın şunları ya hu, her yer pislik içinde, başka bakacak yer mi yok!”. Arkadan gelen bu cızırtıyı sakın duyma!  Okşa onları, dokun hepsine. İnsan denen varlıktan daha tehlikeli değiller korkma. Karınları doydukça oyuna başladılar, keyifler yerinde. Balkondan bu harika manzaraya biri daha ortak oldu. “Günaydın Mustafa Amca “ . Yüzünde tebessüm uzun uzun izlemiş bu sevimli dostları. “Bekle kızım, bak neler yaptım.” Bu afacanlar için yuvalar yapmış, büyüklü küçüklü bi sürü yuva. “İnternetten baktım da yaptım kızım, hem eski üst başlar da bi işe yaramış oldu.” Ah benim kalbi güzel Mustafa Amcam. (Teknolojinin böyle şeyler için de kullanılıyor olması ne güzel) Pek sevdiler yeni yerlerini. Onlar mutlu, biz mutlu. 

 

Neşeli kedi-köpek seslerinin yerini çocuk sesleri alıyor. Gözlerini kapatınca cennettesin sanki. Çocuk sesi, çocuk kahkahası... Parkı renklendirmiş yine dünya güzelleri. Belki de hepsi orada tanıştı, belki de isimlerini bile sormadılar? Ama bak, kardeş gibiler. Öylesiniz çocuklar, siz ve tüm dünya çocukları kardeşsiniz. Tutun ellerinizi, koruyun, savunun, sevin birbirinizi. Susmayın n’olur! Gülüşlerinizi saatlerce dinlemek istiyorum. Otur şimdi bi banka, cennetten köşe nasıl olurmuş izle. İyi insanlar hep var, işte birisi daha. Rengarenk balonlarla geldi bi teyze, elinde de sepet. Nasıl yükseldi çocukların çığlıkları. Sadece balon, bu kadar mutlu edebilir mi? Etmez mi? Sepet açıldı, mis gibi poğaça kokusu sardı koca parkı. “Aç aç oynanmaz yavrum, hadi dinlenin biraz.” Minik dostlar da nasiplensin değil mi? 

 

Kocaman kamyondan eşyalar indiriyorlar. Sonunda o bahçeli ev tutulmuş. Genç bi kadın, yorulmuş belli, yaslanmış duvara. “Merhaba, kolay gelsin.” Gözlerindeki endişeyi görmemek mümkün değil. Gülümsüyor ama var bir şey belli. Karı-koca öğretmenmiş. Yeni şehir, korkar tabi insan. Sanki beni bekliyordu. Bahçeye davet etti. Karşılıklı çay içtik. Tüm sohbet boyunca aslında söylemek istediği ama gözleriyle anlattığı şuydu; “İyi bi insan ol lütfen, bu bilmediğim şehirde beni yalnız bırakma, sana güvenebileyim.”  Çay sohbetini Fatma Abla’nın sesi balla kesti. Ooo... Fatma Abla sabah erkenden görmüş meğer taşınma telaşını, börekler hazırlamış yeni komşumuza. Hiç korkma arkadaşım, hoş geldin mahallemize. 

 

Zeynep Değirmencioğlu’nun bi filmi vardı. “Hayat sevince güzel”. Hatırlayanların yüzünde bi tebessüm var şu an. Düşününce ütopik olabilir bu zamanda. Herkese iyilikle yaklaşırdı Ayşecik. Hatta çocukluğundan beri oynadığı bi oyun vardı. “Memnun olmak” oyunu. Rahmetli babasından öğrenmişti. Köyündeki zelzeden sonra başlamıştı bu oyuna. Sonunda kazanan Ayşecik olmuştu. Çünkü sabırlıydı, vazgeçmedi. Kabul ediyorum, tahammülümüz yok artık. Değişmek, değiştirmek elimizde değil mi peki? Dedim ya; bugün senin. Hayal etmek, umut etmek, gerçekleştirmek için koca bi gün. Tabiat ana bize nasıl cevap veriyor gördün değil mi? Okşadığın yaprak sana tomurcuk hediye etti.  Evet, haklısın. İnsan acımasız. Belki de daha çok sabır, daha çok emek gerekiyordur? 

 

Saçma mı söylediklerim, yersiz mi, imkansız mı? Peki denedin mi? Kalbine dokundun mu birisinin? Kalbini açtın mi birisine? 

Bugün senin...

Umutla açtığın pencereni, karamsarlıkla kapatma. Yoldan geçen çocuğun başını okşa, gözlerine bakarak “günaydın” de adını bile bilmediğin komşuna, yolunmuş çiçek yerine emeğinle büyüttüğün saksı çiçeğini götür hasta olan yakınına, seni kırmış olsalar bile sesini duymadığın akrabalarını ara... 

 

Dünya var olduğundan beri, kötülük de hep vardı. Hâlâ var, üzgünüm ama kıyamete kadar da olacak. Ne kadar zamanın kaldı, son nefese kaç gün ya da kaç saat var? Mümkün mü bunu bilmek? Madem mümkün değil, kalan hayatı umutla, sevgiyle, merhametle yaşayalım.  “Yapma Allah aşkına! Nasıl gülelim Neslihan, ne diyorsun sen?” Biliyorum böyle düşündüğünüzü. Ama yapmak zorundayız, umut etmeye mecburuz, kötülüklere karşı iyi olmaya, asık suratlara rağmen gülmeye, sevinçleri paylaşmaya, çiçekleri sulamaya... mecburuz. Yoksa çıldırırız, aklımızı yitiririz. Sen dene! Sabırla dene. Gör bak neler değişecek. Bu kainatın hastalığı sevgisizlik. İlaç ise bizde, birbirimizde. Umudun gözlerine, sesine yansısın. Sana hâl hatır sormayan komşuna, ciddiyetten yüzü kırışmış patronuna, tatile gidemedi diye sana dünyayı dar eden arkadaşına, yaşamadığı hayatları paylaşan görgüsüzlere, vazgeçmen için uğraşan hemcinsine... rağmen umut et. Adaletsizliğe rağmen umut et! “Sadece benim yapmamla mı olacak bu?” Evet! Sen başlatacaksın bu zinciri. Zaman alacak, yorulacaksın ama kazanan sevgi olacak. Sol yanında taşıdığın taş değil. O attıkça umut hep var. Güne bi çiçekle başlayacaksın, göğsünü kaplayan huzurla bitireceksin. 

 

Bunu yapmalıyız... Büyüttüğümüz çiçekleri koparsalar bile, devam etmeliyiz. Gün gelip, arkana baktığında “iyi ki” diyeceksin eminim. 

 

Aldığın her nefes, sana yeni tomurcuklar hediye etsin sevgili okurum. Sana güveniyorum... 
 

YORUM YAPIN

Yorum yapmak için üye olmanız gerekmektedir. Üye girişi yapmak için Tıklayın

haber yazılımı, haber paketi, haber scripti | Copyright © 2024