×

Kurumsal

Künye Kullanım Sözleşmesi Gizlilik Politikası Yayın İlkelerimiz Özel Üyelik

Haber Kategorileri

Tepebaşı Odunpazarı Bölgesel Ekonomi Siyaset Asayiş Eğitim Gündem Sağlık Yaşam Spor Eskişehir tanıtım İlçeler Röportajlar

Medya

Foto Galeri Web TV Canlı TV

Makaleler

Yazarlar Makaleler

Servisler

Seri İlanlar Firma Rehberi Biyografiler Nöbetçi Eczaneler Namaz Vakitleri Kripto Para borsası Faydalı linkler Puan Durumu Fikstür Anketler

Destek

Üye Ol Giriş İletişim

Gül Gülasem Ateş

BURÇLARIN GÖLGESİNDE DOLUNAY..


2022-09-13 17:19:00

    MARİFETNAME...

Anadolu, çağların süzgecinden geçmiş nal sesleriyle çınlamış koskoca bir yarımada. Binlerce yıldır yanık sevdaların, tükenmez heyecanların, kanlı - kansız  savaşların, bahar esintili  barışların yaşandığı, kertenkelelerin, yılanların, aslanların saldırısına uğramış, bazen rengarenk, bazen karanlık güllerin açtığı, depremlerin beşik gibi salladığı bir coğrafya.. Sokaklar ıhlamur kokarken, yağmurdan ıslanmayan okyanuslara inat, insanoğlu hakikate ermenin merdivenlerini çıkarken, kimi gönül erleri, çam kokulu tahtalardan sızan, zamanı  ilmik ilmik dokuyarak yıldızlara fırlatmıştır. İşte gönül eri ulvi bir insanı bir nebzede olsa tanımak için YILDIZLI GECELERİN  kilitli kapısını açmaya ne dersiniz.?


Mevla görelim neyler, Neylerse güzel eyler "
Sabır ve tevekkül içeren, zamansız makamsız  bu ulvi söz, 
Erzurum’lu İbrahim Hakkı Hazretlerine ait manevi bir anahtardır. 
Türk eğitim, bilim ve kültür tarihine damgasını vurmuş, evrensel  ansiklopedi niteliği taşıyan  “Marifetname”, Osmanlı imparatorluğunun “Lâle Devri"nde, payitaht İstanbul'un sanatta doruğa yükseldiği, ilk basımevinin açıldığı, tarih, coğrafya, sözlük gibi eserlerin basıldığı, ilim, irfan ve sanatta doruklara çıkıldığı, bir zaman diliminde, Gavs-ı A'zâm ve Kutbu-l Aktâb olarak bilinen büyük âlim, mütefekkir ve mutasavvıf 
müderris, Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri tarafından kaleme alınmış olup, asırlar öncesinden günümüze değin, özellikte Doğu ve Orta Anadolu'da en çok okunan, müstesna bir eserdir.. 
 İbrahim Hakkı Hazretleri, yaşadığı devrin en  ünlü bilim insanlarından olup,  tefsir, hadis, fıkıh gibi nakli ilimler yanında akli ilimlerde de zamanın bir tanesi idi. Biyoloji, fizik, kimya, matematik ve astronomiye kadar, devrindeki bütün ilimlerle meşgul olmuş, ayın hareketlerini incelemiş, arz küresinin enlem ve boylamlarını belirtmiştir. Namaz vakitleri için cetveller yapmıştır.
Canlılar hakkında çeşitli teoriler öne süren Fransız doktoru Lemarc, İngiliz Ch. Darwin, Hollandalı Hügo de Vires gibi batılı adamlarından çok daha önce canlılar hakkında en basitinden en mükemmeli olan insana kadar belli noktaları ve husûsi özellikleriyle herbirinin hudutlarını tesbit etmiş, canlıların hepsinin ayrı ayrı cinsler olduğunu belirtmiştir. Dünyayı çevreleyen hava tabakasının çeşitli katlarında cereyan eden klimatojik 
(atmosfer içerisinde meydana gelen hava olayları ile yeryüzünde görülen iklim tiplerini inceleyen bilim dalı.) 
değişmelerin güneş ısısını yerden yansımasından ileri geldiğini ve bu yansımaya en yakın olan bölgelerde hava daha sıcak olacağı, yükseklere çıkıldıkça sıcaklığın düşeceği gibi tesbitleriyle bugünkü bilim seviyesine yaklaştığı kabul edilmektedir. Yıldırım ve gök gürültüsünün mahiyeti, ışık dalgalarının yayılışındaki zaman farkı, sis ve su buharı kırağı vb. gibi meteorolojik oluşumların izahlarında İbn-i Sina’dan istifade etmekle beraber, daha ziyade kendi gözlemlerini kullanmıştır.

Dünyanın yuvarlaklığı ve güneş etrafında ve kendi eksininde dönmesi konusunda yeni deliller açıklarken bunları ilmi olarak izah etmektedir.
Bir bahar günü, III. Ahmed'in tahta çıktığı 18 Mayıs 1703’te, Erzurum'un Hasankale ilçesinde dünyayı şereflendirmişlerdir.
Babası, Mürşidi Kamil, Osman efendidir.
Osman Efendi Hazretleri, küçük oğlu İbrahim Hakkı’ya henüz beş yaşındayken, okuma yazma öğretmiş, ondaki üstün yeteneği ve öğrenme aşkını ve gayretini  fark ederek, ilim sahibi bir birey olarak yetiştirilmesi için, evladı İbrahim Hakkı’yı, önce Erzurum'a, daha sonra da Si­irt'in Tillo köyünde yaşayan,  tanınmış âlim ve mutasavvıf büyük Allah dostlarından, Şeyh İsmail Fakirullah Hazretlerine emanet etmiştir. 
İbrahim Hakkı Hazretleri,  henüz dokuz yaşındayken bu büyük  veli zattan, bir çok dalda eğitim almıştır. On altı yaşına geldiğinde gönül insanı, maneviyat büyüklerinden, değerli babasını kaybeden İbrahim Hakkı Hazretleri, bir süre daha Siirt'te kaldıktan sonra Erzurum'a geri dönmüş, kısa zamanda evrensel manevi bilgisi ve hitabetiyle çevresinde çok sevilmiştir.
1752 yılına doğru şöhreti Doğu ve Orta Anadolu'ya yayılmış, İs­tanbul'a kadar uzanmıştır. Sultan Birinci Mahmud özel olarak İbrahim Hakkı Efendi'yi Saray'ına davet etmiş.

Bu sebeple İstanbul'a gelen İbrahim Hakkı Hazretleri bilginler ve şairlerle, medrese ve tasavvuf çevreleri ile tanışmış, İs­tanbul'un zengin kitaplıklarında incelemelerde bulunmuştur. İstanbul'dan Erzurum'a, oradan da mürşidi İsmail Fakirullah Hazretleri'nin türbesinin bulunduğu Siirt'in Tillo köyüne dönmüş, ömrünün sonuna ka­dar bu köyde oturmuş, "Marifetname" başta olmak üzere, büyüklü, küçüklü 45 eserini bu köyde yazmıştır. 
1772 yılında 69 yaşında, hakikatlere erme sırrına vardığı Siirt'in Tillo köyünde hakkın Rahmetine kavuşmuş Ve bir işaret üzerine, mürşidi Fakirullah Hazretleri'nin türbesine gömülmüştür. 

1734'te mürşidi Fakirullah Hazretleri'nin vefatının ardından çok üzülen İbrahim Hakkı Hazretleri, "Hocamın başucuna doğmayan güneşi neyleyim?" diyerek arayışa girmiş, mürşidi Fakirullah Hazretleri için yan tarafında kule bulunan bir türbe ve Tillo'nun yaklaşık 3 kilometre uzağında tepe üzerinde taştan bir  duvar yaparak,  güneşin ilk ışınlarıyla hocası İsmail Fakirullah Hazretleri'nin başucunu aydınlatan bir düzenek kurmuştur.

   

   Ömrünün büyük bir kısmını ilim öğrenmeye adamış olan İbrahim Hakkı Hazretlerinin, iyi bir tahsil gördüğünü bizlere bıraktığı eserlerinden de anlıyoruz. Osmanlı coğrafyasının XVIII. asırda yetiştirdiği en önemli manevi şahsiyetlerden birisi olan İbrahim Hakkı Hazretleri, kaleme aldığı, birçok önemli eserinin içinde, bilindiği üzere, Marifetname ile ün salmış, Kur'an âyetleri ve Peygamber efendimizin hadislerinin bildirdiği şekilde, Ehl-i Sünnet Akaidi üzerine, itimat ve itikat içeren dinî hususlara, İslâm alemi bilginlerinin görüşlerine göre; arş'ın yaratılışını, kürs'ü, ölüm, kabir, haşir, mizan, sırat, cennetleri, cehennemi, gökleri, yerleri, denizleri, ışıkları, kıyamet alâmetlerini, dünyanın gelip geçici bir han olduğunu, harap olup yok olacağını, öldükten sonra dirilişi ve ahiret yurdunu dört bölümle anlatmıştır. 


Yürek diliyle yazmış olduğu, elden ele, dilden dile dolaşan şiirleriyle de gönüller’e taht kuran, İbrahim Hakkı Hazretleri’nin Batı dünyasında da tanınan büyük eseri Marifetname'nin ilk bölümlerinde, dinî bir açıklamadan sonra, evren ve eşyanın oluşumundan, dünyanın yuvarlaklığından, yıldızlardan, güneş ve ay tutulmalarından bahse­der. Kitabın diğer bölümlerinde ise Aritmetik, geometri, astronomi, coğrafya, tıp, ruhbilim, eğitim, ahlak ve göreneklerin anlatımı, çağına göre çok ileri bir üsluptadır.  

İbrahim Hakkı Hazretleri, bilim ve ilimde müthiş bir potansiyele sahip olup, eğiti­min yüksek gücüne inanır ve inancını Mevlana Celaleddin Rumî Hazretleri'nin şu sözleri ile dile getirmiştir.
 "Sen taş, kaya, mermer dahi olsan, eğer iyi bir terbiyecinin eline düşersen cevher olursun." 
Yine eserinin bir yerinde şöyle demiştir..
"Eğer insansak benliğimizi işletmek, kalbimizi avutmak, kafamızı ay­dınlatmak için çaba sarfetmeliyiz. Şu bilinmelidir ki, herkes kendisinin kuyumcusudur." Vee bu hayat yalancı değil, sahicinin habercisidir

İbrahim Hakkı Hazretlerinin , İnsanların nazarında çok önemli bir yer edinmiş Marifetnamesi, aydınlanma- aydınlatma şuuruyla yazılmış, Anadolu insanının, maddi manevi her konuda ilim sahibi olması için kaleme alınan, bir bilgi dağarcığı, özenle seçilmiş, maneviyatla yoğrulmuş, bir insanlık ansiklopedisidir. İşte bu yüzdendir ki, çok okun­muş, çok sevilmiş, çok tanınmıştır. 
İbrahim Hakkı Hazretleri, bir çok esere imza attıysa da, yalnızca Marifetname ve "Divan-ı İlahiyyat"ı basılmış, ne yazık ki diğer eserleri basılmamıştır. Eserlerinden bir kısmı Türkçe, geri kalan kısmı Arapça ve Farsçadır. 

İbrahim Hakkı Hazretleri Marifetname”adlı eserinde  gezegenlerin tesirinin hakikati bahsinde beşinci nevi’nde özetle şöyle demektedir. 

“Yıldızlar meleklerin elinde mecbur ve muztardır. Melekler de Hak Teâlâ’nın emrinde boyun eğerler, itaat ederler. Hepsi onun iradesi ile ve kudreti ile harekette ve hareketsizliktedir.

Güneş, sıcak ve kurudur. Ay, soğuk ve rutubetlidir. Yıldızlar bu keyfiyetleri ile âlemde mutasarrıftır. Müneccim -astrolog- bu sözleri ile doğruyu söylemektedir. Ancak bütün işleri, yıldızlara bağlaması doğru değildir. Yıldızlar ancak Hak Teâlâ’nın izni ile bu tasarruflara yetmişlerdir. Yıldızlar ve tabiatların tesir ve tasarrufta rolleri vardır.

On iki burçta on iki melek vardır, yedi gezegen gece gündüz o burçların kapılarında dolaşıp hizmet ederler!”

Kadim toprakların yüreğinde filizlenmiş geleneklerin, olgunlaşmış yaz meyvesi olan divanlar; dilimizin, edebiyatımızın, zarafetimizin, fikir ve gönül dünyamızın dışa vurulmasında, gelecek nesillere aktarılmasında çok önemli bir yere sahip olmuşlardır. 
İbrahim Hakkı Hazretlerinin ikinci basılı eseri olan "Divan-ı İlahiyyat", divanlar kategorisinde âdeta ilahî hakikatin mana ile buluştuğu bir hazinedir. Mübarek gönül insanı, İbrahim Hakkı Hazretleri, divanında, zihin ve manevi- gönül dünyasına dem vurmuş, insanlığa yeni ufuklar kazandırmıştır. 
İbrahim Hakkı Hazretlerinin 
Divan-ı İlahiyyat’ı kuşkusuz bütünsel bir İlahî-namedir. Bu eşsiz eserin içinde, akılcılık batağından, maneviyat okyanusuna  ulaşma yolları görülürken, satır aralarında, nazari olarak aklı, idraki, algıyı yüceltmiş olsa da, asıl anlatmak istediğinin, aklın yerine Yunus Emre misali aşkı koymak olduğunu anlıyoruz.
 Tasavvufa açılan kapıların, Allah’a ulaşmak isteyen insan için, tefekkürü, nefsini - şeytanı tanımada manevi mektepler olduğuna işaret ederek, kamil insan olma yolunda, bireylerin, önce çevresindeki eşyayı, daha sonra benliği ve en sonunda da, insan oluşumunun sebeblerini tüm kainatı yoktan var eden yüce Allah’ı tanıtmaya anahtar olacak noktaları bildirmiştir.
İbrahim Hakkı Hazretleri, Marifetnâmesin de, Mevlana Celaleddin Rumî Hazretlerinin Divan’ından ve bir çok tasavvuf şairlerinin  şiirlerinede yer vermiştir.


 2003 yılında eski Erzurum Milletvekillerinden Doç. Dr. Ömer Özyılmaz’ın girişimleri sonucu PTT Genel Müdürlüğü, İbrahim Hakkı Hazretlerini anma pulu çıkartmış, ve doğumunun 300. yılında ilk kez devlet töreni ile anılmıştır. 


 
Hak şerleri hayreyler,
 Zannetme ki gayreyler,


Arif anı seyreyler, Mevlâ görelim neyler,


Neylerse güzel eyler. Geh kalbini hoş eyler,


Geh hulkunu hoş eyler
, Geh aşkına düş eyler,


Mevla görelim neyler, Neylerse güzel eyler.


Hiç kimseye hor bakma.


İncitme gönül yıkma


Sen nefsine yan çıkma.


Mevla görelim neyler
 ,

Neylerse güzel eyler.
_İbrahim Hakkı Hazretleri

 

Gül Gülasem ATEŞ

YORUM YAPIN

Yorum yapmak için üye olmanız gerekmektedir. Üye girişi yapmak için Tıklayın