×

Kurumsal

Künye Kullanım Sözleşmesi Gizlilik Politikası Yayın İlkelerimiz Özel Üyelik

Haber Kategorileri

Tepebaşı Odunpazarı Bölgesel Ekonomi Siyaset Asayiş Eğitim Gündem Sağlık Yaşam Spor Eskişehir tanıtım İlçeler Röportajlar

Medya

Foto Galeri Web TV Canlı TV

Makaleler

Yazarlar Makaleler

Servisler

Seri İlanlar Firma Rehberi Biyografiler Nöbetçi Eczaneler Namaz Vakitleri Kripto Para borsası Faydalı linkler Puan Durumu Fikstür Anketler

Destek

Üye Ol Giriş İletişim

Gül Gülasem Ateş

BUZ CEHENNEMİ..!


2024-01-06 19:55:00

BUZ CEHENNEMİ..!
Tarih boyunca görülen hiyerarşinin egemen olduğu Monarşiden feodalizme (Padişahlar-krallar -Derebeyleri- Voyvodalar )kısacası yoksulluk ve cehaletin kol gezdiği toprak egemenleriyle özgürlükçülerin aynı ringe çıktığı zaman dilimi, nefretle öfkenin, çirkinlikle güzelliğin, iyilikle kötülüğün karşı karşıya kaldığı sahnelerdir.
Günümüz tiranları, nefretlerini ve çirkinliklerini, sahip oldukları en etkili silahlardan olan gazetelerle, televizyonlarla, yalanın her türlüsünü alçakça kullanarak hayatımızın her alanına faşizan bir baskıyla enjekte etmeye çalıştılar. Eğitimden üretime, enerjiden sağlığa, tarımdan tekstil endüstrisine, turizmden daha pek çok sektöre kadar geniş bir yelpazeyi kapsayan Dijitalleşme sürecinde kodlar, formatlar ile bize hissettirmeden beyinlerimizi hedef alan, suikastçi katiller ürettiler.

  
Biz yıllarca bu yalan makinelerinin nefret dolu kelimelerini okumaktan, televizyonlarda mahalle kabadayısı görünümde utanmaz sıkılmaz şovlarını izlemekten, öz güven patlaması sırıtır yüzlerini alaycı pervasız seslerini duymaktan yorulduk artık.
Bunların yalan ve nefretleri kimi zaman öyle alçakça haller aldı ki, gazete köşelerinde dünden alıştıkları aşağılayıcı üslupla, islam dinine saldırı niteliğinde öfke nefret dolu yayınlar çirkinlik ve iftiralar insanın kanını dondurmakta.



Dünya kan gölü içinde patinaj yaparken kıyamete doğru, Zaman daraldı.!
Bu çağ insanlar için hem zamanların en iyisi hem zamanların en kötüsü.
Hem akıl çağı, hem aptallık, hem vahşet devri hem inanç, hem de katliam devri. Dünya miadını doldurmak üzere. Kuşku yatağında hem kuşku, hem özgürlük can çekiştirmekte.
Zaman kapsülü kullanmamıza gerek olmadan dünden bu güne İnsanlık tarihine baktığımızda teknolojinin nimetleri içinde İnsanlık onurunun şerefinin çamura saplandığını dünyanın şarampole yuvarlandığını görüyoruz.

Kelime çığırtkanları, darbe şakşakçıları, ideoloji tapıcıları, evinden çıkmayan klavye delikanlısı yazarlar, nefisleri ayyuka çıkmış modern zaman tanrıcıkları, canı yanmadığı halde yanıyormuş gibi kalem oynatan şairler, sünepe burjuva devrimcileri, dev ekranda şov yapan sahte ünlüler Kutsallaştırılmış deniz fenerlerine köle olmaya her daim hazır bataklık fareleri, sessizce uçmayı yeğleyen yarasalar aklın labirentlerinde ne kadar yol göstericidir bilinmez. Ama su götürmez bir gerçek var ki yeryüzü mazlumların kanıyla yıkanırken “stratejik lider manyetizmalı insan olmalısınız “ sloganıyla şeytanlaşmış ruhunu karanlık güçlere satmış insanlar köstebek gibi yeraltında cadı kazanları kaynatmaya devam ediyorlar.


Bu kadim topraklarda onlarca yıldır öyle bir atmosfer oluşturdular ki, şeytana bile pes dedirten uçuk kaçık komplo teorileri, akla hayale sığmayan senaryolar bile yazıldı, çizildi. Mikro ve makro kozmosu - evreni kaplayan yalanların bu kadar utanmazcasına, nefretin bu kadar alçakçasına başrolde olduğu bu zaman diliminde, “ Sen kimsin ben kimim o kim “ gibi cevabını bulamadığımız, bulamayacağımız bir soruyla karşı karşıya bırakıldık. Sahi İnsanlar nasıl bu kadar alçalabildi ?


Kerrat cetvelini- çarpım tablosunu tersinden de sorsanız sonuç aynıdır. Altı kere beş, beş kere altı gibi. Soruyu düzünden de sorsalar, tersinden de sonucun aynı olduğu bilindiği halde sizin sinir sisteminizi çökeltmek için frekansları bozup karmaşa dalgaları yaymaya devam ederler. Yüzsüz bir dünyanın ortasında kala kaldık. Arkamıza bakmaktan önümüzü göremiyoruz. Tersinden bakacak olsak yüzlerimiz görünmüyor.


Halbuki Tırtıl ölüyor kelebek oluyor. Bu döngüyü unutuyoruz.!
Kıyamete beş kala Vakit kızıla boyandı, zaman yırtıldı, umut barajı taştı. Bu tiranların son valsi, karanlık yüzlü güçlerin teker teker oyunları bozuluyor.
Güneş tepelerin ardında usul usul kaybolurken, bütün kuşlar seyrüsefer ederken aşiyanlara, uçsuz bucaksız üzüm bağları, ayçiçek tarlaları, şeftali ağaçları, lavanta bahçeleri erguvanların morumsu pembe renkleri, kitapların tozlu rafları, çerçevelerin içinde hapsedilmiş hayaller sessiz ve derinden perde çekerken zulümlere, yıldızlar gökdeniz’in de yakamozlara kucak açtı. Umut seher vaktinin güneşle buluşmasına gebe.


Kör - sağır şehirlerde, bin yıl süreceği zannedilen Emperyalizmin uşağı zalimlerin postal sesleri sustu artık derken, Kesif lağım kokusu etrafı ablukası altına almaya başladı.

Son günlerde ülkeyi BUZ CEHENNEMİNE çevirmek adına, belaltı savaşları başlatılılıp komplo teorileri ortaya konarak toplumsal travmalar oluşturmak isteniyor. Bu yaşananlar Sosyal medya aracılığıyla yalan ve kışkırtıcı haber yayan trollerin kurguladıkları ve oynadıkları filimler vs.. Bu öyle bir toptan saldırı ki inanın hiçbiri tesadüfi değil. Hepsi birbiriyle bağlantılı ve ironik. Şimdilerde Milletin aklıyla alay edercesine beyaz sayfaların kapatıldığı sarsıntılı zaman dilimine itiliyor gibi görünsek de bu dünün hatalarına tekrar mahkûm olacağımız anlamına gelmiyor. Unutmayalım ki, Maddi manevi sıkıntılı zamanlarda en büyük tehlike karamsarlıktır. Şeytanın tuzaklarından birisi olan karamsarlık, ümitsizlik, ağaç kurdu gibi içten içe insanı kemirir. Bu girdap zamanla insanın hem dünyasını, hem de ahiretini karartır. Karamsarlık bir travmadır ve insanları olduğu gibi ülkeleri de depresyona sürükler.



Halbuki ümit rahmettir, kurtuluş - zafer yoludur.
Alemlere rahmet olarak yaratılan Peygamber efendimiz (sav)
Ümit, ümmetime Allah'ın bir rahmetidir. Eğer ümit olmasaydı, hiçbir anne çocuğunu emzirmez. Hiçbir ağaç diken de, elindeki ağacı dikmezdi.

Artık umut adına bariyerler bir bir yıkılıyor. Dünyayı çepeçevre kuşatmış hiç bitmeyeceği düşünülen bir gecenin sabahında, özgürlük isteyen insan sesleri ve bombalanmış bebelerin cansız bedenleri emperyalizmin maskelenmiş sert duvarlarına, ordularına, akademilerine, kurumlarına, anarşizan düzenin eli kanlı sahiplerine ve güç destekli kripto temellerine karşı korkusuzca gürledi.

Evet haklısınız güneş balçıkla sıvanmazdı ve biz yalan yanlış rüyalardan milletçe uyanmaya başlamıştık- UYANDIK..!

   Gül Gülasem ATEŞ

 

YORUM YAPIN

Yorum yapmak için üye olmanız gerekmektedir. Üye girişi yapmak için Tıklayın

haber yazılımı, haber paketi, haber scripti | Copyright © 2024