×

Kurumsal

Künye Kullanım Sözleşmesi Gizlilik Politikası Yayın İlkelerimiz Özel Üyelik

Haber Kategorileri

Tepebaşı Odunpazarı Bölgesel Ekonomi Siyaset Asayiş Eğitim Gündem Sağlık Yaşam Spor Eskişehir tanıtım İlçeler Röportajlar

Medya

Foto Galeri Web TV Canlı TV

Makaleler

Yazarlar Makaleler

Servisler

Seri İlanlar Firma Rehberi Biyografiler Nöbetçi Eczaneler Namaz Vakitleri Kripto Para borsası Faydalı linkler Puan Durumu Fikstür Anketler

Destek

Üye Ol Giriş İletişim

Gül Gülasem Ateş

PALESTİNA - AKSA TUFANI..!


2023-10-07 18:10:00

AKSA TUFANI..!


Bu gün günlerden KUDÜS..!
Seni yok sayacaklar sen daha çok var olacaksın..
_Sezai Karakoç

Semavi dinler için maneviyatı yüksek kutsal belde olan Kudüs, on yıllardır Filistin ile İsrail çatışmalarının odak noktasını oluşturuyor. Kudüs -  Mescid-i Aksa Müslümanlar için büyük önem taşırken, tarih boyunca, birçok kutsal yapıya ev sahipliği yapmasından dolayı çok sayıda dinler savaşına sahne olmuştur. Kudüs, coğrafi açıdan dinler ve siyaset tarihi açısından oldukça önemli bir belde. 
FİLİSTİN - KUDÜSÜ anlamak için bu kutsal beldenin tarihini bilmek gerekir. Orta Doğu'nun Kenan bölgesinde, Akdeniz ile Lut Gölü arasındaki Yehuda Dağları'ndaki bir plato üzerine kurulmuş eski bir şehirdir.

Milattan önce on dördüncü yüzyıla ait olan “Teli Amarna “Mektuplarında şehrin adı Urusalim'dir. Tel el-Amarna veya Amarna, Nil Nehri kıyısında kurulmuş, firavunlar dönemine ait eski yerleşim yerlerinden biridir.
•Geç Asur metinlerinde Urusilimmu veya Ursalimmu, 
•İbranice Masoretik metinlerinde Yruşim,
•Latincede Jerusalem veya Jerosolyma,
•Grekçede ise Hierosolyma olarak geçmektedir.

Bugün ise Kudüs şehrinin Batı dillerindeki adı da JÉRUSALEM’dir. Ârâmîce Beth makdeşa, İbrânîce Beth ha-Mikdaş ve Arapça Beytülmakdis Kısacası “ MUKADDES EV”dir. 
KUDÜS denilince işaret edilen şehir değil mabettir. Kudüs "İslam'ın ilk kıblegâhıdır.
 Mescid-i Aksâ’nın yerinin tesbiti ve mimari planlanması Hazreti Dâvûd (as) ile başlar, Hazreti Süleyman (as) ile MABET’e dönüşür. 
 •Kudüs’ün kalbi olan Mescid-i Aksa, insanlığın maneviyat gözdesi, 
Kâbe - Beytullahtan sonra insanlığın ikinci mescidi, yer küreyi süsleyen kainatın rehberi yüce İSLAM dininin ilk kıblesi. Cinlere yaptırılan ilk mabettir.. Kainatın yaratıcısı Allah, kudretini göstermek için kulu Muhammed Mustafa’ya (sav) bir gece yarısı Mescid-i Harâm’dan Mescid-i Aksâ’ya kutlu mucizevi bir yolculuk yaptırır. Gelmiş geçmiş binlerce nebinin Peygamber efendimizin (asm) imamlığında secdede buluştuğu, Miraca yükselirken uğradığı son dünya parçasıdır düne kadar ağlayan bu gün baş kaldıran KUDÜS.
Avlusunun mescit kubbeleriyle nakış nakış işlendiği, kainatın sahibine teslimiyet- kulluk mahalli, bereket, mübarek anlamına gelen KUDS- KUDÜS’ün adı Kuranı Kerim’de doğrudan geçmemekle birlikte bu şehir, el- Mescid’ül Aksa’nın mübarek kılındığından bahsedilirken, şehrin bulunduğu bölge “mukaddes toprak yaşanılası güzel belde '' olarak nitelendirilir.
 
Üç bin sene öncesinde simsiyah gecelerin kucağında yıldızların pas parlak Işıkları altında dualarla niyazlarla tasarlanan Süleyman aleyhisselam'ın yaptırdığı ilk mabet, Halife Abdülmelik’in yaptırdığı muhteşem yeraltı mescidi, Cuma mescidi ve mukaddes “Muallak Taşın” (Sahra) üzerine bina edilen altın kubbeli, Abdülmelik bin Mervan’ın yaptırdığı, Kanuni Sultan Süleyman’ın çinilerle süslediği Kubbetü’s-Sahra Mescidinin gölgesinde, yıllarca zulmün, faşizmin ayak sesleri duyulurdu Filistin'de. Ahhh Filistin ah Kudüs sen ağlarken dünyayı yöneten komprador para babaları ellerinde kadehler sevinç naraları atıyor zafer marşları söylüyordu. Seni faşizmin kucağına seni ateşe attılar Kudüs.


I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti’nin Arap topraklarını kaybetmesiyle planları devreye girmişti. İngiliz ve Fransız emperyalistlerinin Ortadoğu’yu paylaşım planı olan 1916 tarihli gizli Sykes-Picot Anlaşması’nın devamı olarak hazırlanan deklarasyonla İngiliz devleti, Filistin topraklarında bir Yahudi devletinin kurulmasını destekleyeceğinin sinyallerini vermiş, 2 Kasım 1917’de ilan edilen Balfour Bildirisi ile de 9 Aralık 1917’deki İngilizlerin  Kudüs topraklarını işgali, Filistin için sonun başlangıcı olmuştu. Arabuluculuk paravanı ardından Filistin’i yahudinin ateşten kucağına atan baş sömürgeci lakaplı katil İngiliz kuklacının ipleridir. 
Düşünsenize, 1300'lerden itibaren dünya üzerinde üstün millet olma yarışına giren İngilizler, zanaatta da önemli adımlar atarlar atmasına ama bunu geliştirecek mali kaynaklardan yoksundurlar. Nereden çıktığı bilinmeyen bir samimiyetle (!) sermaye 1496'da Portekiz'den kovulan Yahudilerden sağlanırken, İngiltere'ye daha önceleri geçen yahudi - Tapınakçılar, İngiliz zanaatkarlığını üst seviyeye taşırlar. Ve böylece günümüze kadar kesintisiz süren İngiliz- Yahudi İttifakı kurulur. Asıl Finans Kapitalizmini besleyecek kaynak İngiltere dışındaki sömürgelerden gelir. Vee sömürgecilik - müstemlekecilik bu şekilde başlamış olurken, sömürülmüş hammadde işlenip satılır. 


BU sistemin mali kısmını sağlayan ÜSTÜN IRK (!) yahudilerin amacı kınadıkları HİTLER vari bir yayılmacılıktır. Bu sadece harita üzerinde değildir. Dünyadaki bankaların sermaye kuruluşlarının yüzde 80-90'ı Yahudi'dir. Kredi derecelendirme kuruluşları Yahudi'dir. Sömürgecilik 20. yy'da bu değişime uğrayarak silahın yanında ideolojik baskı rejimi olmuştur. İşte bunun arkasında duran gizli İngiliz Yahudi Emperyalizmidir.
 
19. yüzyıl boyunca süren demografik Filistinlileri kendi topraklarından söküp atma girişimi siyasi bir dönüşüm için Kudüs’ü ve Filistin’i hazır hale getirirken, Kudüs ve Filistinliler 1920 ve 1930’larda direnç göstererek pek çok isyan çıkarmışlarsa da hızla artarak devam eden gizli eller tarafından planlanan Yahudi göçü engellenememiş, kadim dostu (!) işbirlikçisi İngiliz ordusu ile Siyonist çeteler bu kalkışmaları bastırmışlar ve Filistin’i dört bir yandan kıskaca almışlardır. 14 Mayıs 1948’de İsrail’in resmen kurulmasının ardından, Nekbe, yani Büyük Felaket gününde on binlerce Filistinli kendi topraklarında mülteci konumuna düşerler.

 Merhum Necip Fazıl’ın dizelerine döktüğü gibi: 
“Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!” muamelesi görür FİLİSTİNLİ müslümanlar.

HANİ İNSAN İNSANA EMANETTİ ?
1950’de Batı Kudüs’ü başkent ilan ederek ZÜLME başlayan İsrail 1967 yılında Altı Gün Savaşı’nda Doğu Kudüs’ü de işgal ederek şehrin tamamını ele geçirir. Bölgeye 200 bin yahudi yerleştirilerek şehrin nüfus yapısını tamamen değiştirilir. İsrail'in kuruluşu ile 750 bin Filistinli, topraklarından, evlerinden kaçmak zorunda bırakıldı ya da sürüldü Ve bir daha geri gelmelerinde asla izin verilmedi. Hazindir ki, 2.dünya savaşında Nazi’lerin Yahudilere yaptığı soykırımın bedelini de Filistinlilere ödettiler. Yeni kurulmuş olan Birleşmiş Milletler sanki Yahudileri vaat edilmiş topraklara yerleştirmek için kurulmuştu. 
FİLİSTİN toprakları ilk iş olarak 1947’de yahudi sevici İngiliz mandası altında, Müslüman ve Yahudi bölgeleri olarak ayrılarak yahudilerin Kudüs’ün batısındaki işgalini tamamen resmileştirmiş, bu dayatmayı kabul etmeyen Filistinliler ise Irgun ve Haganah gibi Siyonist çeteler tarafından tedhişe - maddi manevi teröre tabi tutulup asimilasyon ve sürgüne zorlanarak Kudüs’ün Müslüman nüfusu iyice aşağıya çekilir. 
FİLİSTİNLİLER, 1948 senesi Mayıs ayının 14 ünü 15’ine bağlayan gecesinde emri vaki yapılarak tek taraflı olarak İsrail devletinin kurulduğu açıklamasını tabi ki kabullenemezler ve o günü NAKBA (Felaket) Günü olarak ilan ederler.
 
                      

  Yıllarca görünmez eller istedikleri zaman dilimlerinde  düğmeye hep basar ve cadı kazanı ANINDA kaynamaya başlardı. Fesadın ve dedikodunun çok olduğu, herkesin birbirine düştüğü, türlü türlü düşmanlıkların kolkola girdiği kaynaştığı, hile ve düzenlerin kurulduğu mahaldi yıllarca KUDÜS. 
Adolf Hitler, Almanya şansölyesi olmasından yıllar önce ırkla ilgili fikirleri saplantı hâline getirmiş, konuşmalarında ve yazılarında, ırksal "saflık" ve Ari "üstün ırkı" olarak adlandırdığı "Alman ırkının" üstünlüğü ile ilgili inançlarını yayıyordu. Irkının bir gün dünyayı ele geçirebilmesi için saf kalması gerektiğini dile getirerek bu fikrini uygulamaya geçirdiğinde, 
 İlk iş olarak, komünistler ve Yahudiler başta olmak üzere binlerce masum insanı toplama kamplarının fırınlarında yakmıştır.
Hitler zulmünü yaşamış, ayakları dizlerine kadar çamura - kana saplanmış Yahudi milletinin hiç bir şeyleri yokken kolaylıkla devlet kurmasının ardındaki en büyük güç Birleşmiş Milletlerdir. 
Mağduriyet istismarcısı ırkçı yahudi - siyonistler Kudüs’te müslüman Filistin halkına Hitler vari yöntemleri elleri - yürekleri titremeden uyguladılar. Yahudi ırkının kanına doymak bilmeyen Hitler gibi İsrail siyonizmide Filistin halkının kanına doymak bilmedi.  Bunu da uydurdukları din, çürümüş beyinlerinde inşa ettikleri TANRI (!) adına yapıyorlar. 
Onsekizbin alemin sahibi Allah Azze ve Celle yaratılmış her şeyin tüm insanların , Hristiyanların - Yahudilerin - Müslümanların , putperestlerinde Rabbi - Allah’ıdır. Ama Yahudiler ben merkezli ırkçı faşizan tavırlarıyla Alemlerin rabbi yüce Allahı minicik beyinleriyle devre dışı bıraktılar. Bilge yazar - romancı Dostoyevski, “Tanrı yoksa, her şey mübahtır,” demiştir ya, işte İsrail'in FİLİSTİN toprakları üzerindeki siyasi hegemonyası için her şey mübahtı..
 Alemlerin rabbini;
•Elohim (yaratıcının GAZAP tarafı )
•Yehova ( yaratıcının RAHMET tarafı ) şeklinde adlandıran Yahudiler Tanrı'nın gazabından çok korktukları için ELOHİM adını daha çok kullanmayı tercih ederlermiş (!)
Şaşırmamak elde değil. 


 
Yahudiler, Kadın - erkek, çoluk - çocuk demeden Filistinlilere karşı ırkçılık - ayrımcılık rejimi uygularken, dünya her zamanki gibi yine üç maymunu oynamaya devam etti. Amerikan emperyalizminin Ortadoğu’daki birincil müttefiki olan ondan Amerika'dan güç ve destek alan İsrail siyonizmi şımarık çocuk gibi her istediğini pervasızca yaptı. Rockefeller, Morgan, Dupont gibi Yahudi-Hıristiyan kökenli mali sermaye grupları ABD’yi yönetirken, İsrail’e sağladıkları sonsuz kredi -destekle, siyonist saldırganlığını ateşleyen en büyük hatta tek unsurdur. 
İsrail devleti, 1947 tarihinde yayınlanan, (Yahudi ırkını yeniden vatan - toprak sahibi yapan ) Birleşmiş Milletlerin “Filistin'de iki devlet (!)” kararını umutsuzca çiğnemiş ve bu güne değin de çiğnemeye de devam etmiştir.

İngilizlerin 1917'de gerçekleştirdikleri Filistin işgali 24 Temmuz 1922 tarihinde bugünkü Birleşmiş Milletler konumunda olan Milletler Cemiyeti tarafından onaylandı ve

Filistin toprakları resmen İngilizlerin vesayetine verildi. İngilizlerin işgalinden sonra Yahudilerin Filistin topraklarına göçü de hızlandı.

Kudüs, Filistinlilerin, Arapların ya da yalnızca Müslümanların meselesi değildir. Kudüs üç kutsal dinin ruhu, Allah’a ve ahiret gününe inanan insanın meselesidir.
Kudüs, Hıristiyanlık demektir.
İsa aleyhisselam Hazreti Meryem şefkatiyle Kudüs’ün kucağına doğmuş, yüreğinizle dinlediğinizde tüm peygamberlerin ayak seslerinin duyulduğu kutsal belde Kudüs'tür. 
Kudüs, kıyamete kadar sürecek İslâm’ın kalesi, çağlar ötesinin mesajı, nurlu peygamberlerin seslerinin yankılandığı, meleklerin gölgelerinin sindiği yerleşke, kızıl ötesi bambaşka bir şeydir. 
Kudüs, İslâm’ın insanlığı hakikatle buluşturduğu, adaleti ve hakkaniyeti, sulhü ve selâmeti cihanşümûl ölçekte tesis ettiği, bütün insanlığı hakikatte, adalette ve sulhte, kainatı yoktan icat eden Allah Azze ve Celle’nin kullarını tek bir yürek olarak duada birleştirdiği müstesnâ bir yerdir.

 

Mirac Gecesine denk düşen 27 Receb 583 (2 Ekim 1187) Cuma günü Selâhaddin Eyyubi, Kudüs’e girdi. 9 Haziran 1187 Cuma günü hutbe okundu. (Ona ve askerlerine Allah rahmet eylesin)
 

 Yüreğinizle bakarsanız eğer, KUDÜS bir kara parçası bir belde bir yerleşke değildir. 
KUDÜS;
•Hazreti Davut
•Hazreti Süleyman 
•Hazreti İbrahim 
•Hazreti Musa 
•Hazreti Lut 
•Hazreti Zekeriya 
•Hazreti Yahya
•Hazreti Meryem
•Hazreti İsa
•Kudüs, Hazreti Muhammed aleyhisselam'ın Cebrail Aleyhisselam ile birlikte Miraca yükseldiği yer,
•Kudüs, Davut aleyhisselam'ın Kudüs’ün fetih ateşini ilk olarak yaktığı Zeytin Dağıdır. 
•Kudüs, Peygamber efendimiz (sav) Mirac’a çıkarken Burak isimli bineğini bağladığı BURAK ( Ağlama duvarı) duvarıdır. 
•Kudüs, Hz. Ömer (r.a)
•Kudüs, Selmanı Farisi (r.a.) ve sahabe ordusu ile haçlıları mağlup edip fetih ettiği kutsal toprak,
•Kudüs, Selahaddin Eyyubi’dir..

KUDÜS Kubbetü’s-Sahra'dır. İslam açısından  büyük önem taşıyan , kutsal taş buradadır.  Hacer-i Muallak taşı barındırmasında yatıyor.  bu kutsal taş Hz. İbrahim aleyhisselamın  oğlunu kurban etmeye hazırlandığı  daha sonra peygamber efendimiz Hz. Muhammed basmış ve göğe yükseldiği kayadır.


 Ebû Hüreyre' den (r.a) rivayet edildiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: 
“Müslümanlarla Yahudiler harb etmedikçe kıyâmet kopmayacaktır. O harpte Müslümanlar (gâlip gelerek) Yahudileri öldürecekler. Öyle ki, Yahudi, taşın ve ağacın arkasına saklanacak da, taş veya ağaç; 'Ey Müslüman, Ey Allah'ın kulu, şu arkamdaki Yahudi'dir, gel de onu öldür!' diye haber verecektir. Sadece Garkad ağacı müstesna, çünkü o, Yahudilerin ağaçlarındandır. “ 
 
YARABBİ; bu mukaddes belde KUDÜS’ ü İsrail zulmünden kurtar, İsrail askerlerinin postalları altında ezdirme. Allah’ım; Müslümanlara basiret ver. Merhametlilerin en merhametlisi yüce Rabbimiz, Mescid-i Aksa’yı İsrail tasallutundan kurtar, buraya yeni bir Kanuni Sultan Süleyman gönder, yeni bir Selahaddin Eyyubi gönder, yeni bir kurtarıcı gönder ki Kudüs yeniden eski günlerine dönsün, yeniden huzur ve barış kenti olsun inşallah..

  Gül Gülasem ATEŞ

YORUM YAPIN

Yorum yapmak için üye olmanız gerekmektedir. Üye girişi yapmak için Tıklayın

haber yazılımı, haber paketi, haber scripti | Copyright © 2024